GEZİLECEK YERLER KATEGORİLERİ
19. yüzyılda çağa ayak uydurma kaygısıyla değişen Osmanlı İmparatorluğu’nun yeni yüzüdür Dolmabahçe Sarayı. Taksim ve Maçka’dan inen yokuşun sahil kısmında, tophane ve Beşiktaş Barbaros arasında yer alan sarayın Dolmabahçe adını almasının nedeni, zamanında koy olan bu sahilin, 16. yüzyılda doldurulmasıdır. Bu koy Boğaziçi’nin en büyük doğal koylarından biriydi ve Osmanlı Donanması burada demirlemekteydi.
Ancak zamanla bataklığa dönüşen koy, doldurulunca 19. yüzyıla kadar bahçe olarak kullanılmış, üzerinde de irili ufaklı köşkler inşa edilmiştir. Hatta köşk ve kasırlardan oluşan bu topluluğa “Beşiktaş Sahil Sarayı” adı verilmiştir.
19. yüzyıla gelindiğinde ise Sultan Abdülmecid (1839-1861), İstanbul’un en büyük üçüncü saray yapısı olma ünvanına da sahip olan Dolmabahçe Saray’ının inşa emrini vermiştir. Beşiktaş Sahil Sarayı’nı oluşturan köşkler yıkılmış, 13 Haziran 1843 yılında inşasına başlanan Dolmabahçe Sarayı, 7 Haziran 1856’da kullanıma açılmıştır.
Sray 110 bin metrekarelik bir alan üzerinde, Boğaz’ın en güzel yerinde yükselmiştir.
Sultan Abdülmecit, sarayı yaptırırken, "Kötülük ve çirkinlikler burada yasaktır, burada sadece güzel olan şeyler bulunsun." şeklinde bir temennisi olmuştur.
Ermeni mimarlar Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan tarafından inşa edilen sarayın maliyeti 5 milyon kese altını bulmuştur. Sonrasında ise yıllık masrafı iki milyon sterline ulaşan saray, bazı tarihçilere göre bu maliyet ile Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasını hızlandırmıştır.
Saray üç katlıdır ve simetrik planlıdır. 285 odası ve 43 salonu vardır. Dünyadaki saraylar içerisinde en büyük balo salonu buradadır Bu salonda, 36 metre yüksekliğindeki kubbesinden ağırlığı 4,5 ton olan devasa kristal avize asılı durur.
Bir çok tarihi olaya tanıklık eden sarayın en acı hatıralarından biri de 10 Kasım 1938'de Atatürk'ün sarayın 71 numaralı odasındaki vefatıdır.